Kilis’in Coğrafi Yapısı

COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ

COĞRAFYA

Yüzölçümü 1.521 km2 olan Kilis, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ nde, Hatay-Maraş oluğu ile  Fırat ırmağı arasında uzanan Gaziantep Platosu’ nun güneybatı kısmında, Türkiye – Suriye sınırı boylarında 36K enlemi ve 320  D boylamı değerleri arasındadır. Şehir bu konumuyla Akdeniz ve Güneydoğu bölgeleri arasındaki geçiş kuşağı üzerinde bulunur.

Ortalama yüksekliğinin fazla olmadığı (680 metre) bölgenin değişik kısımları arasında büyük yükselti farkları bulunmamaktadır. Genel durumu bozan küçük istisnalar göz önüne alınmadığında bölge; kuzeybatı, kuzey ve kuzeydoğudan daha yüksek kısımlarla çevrili korunmuş bir güney yamaç özelliği gösterir.

1995 yılında il statüsüne kavuşan Kilis’ in sınır hattı, güneyden Türkiye – Suriye sınır, batı ve kuzey batıda Gaziantep-İslahiye, kuzey ve kuzeydoğudan Gaziantep merkez ve doğuda Gaziantep- Oğuzeli ilçeleriyle çevrilidir.

 

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ

1-Dağlık Alanlar

Kilis bölgesi; batısında yer alan Hatay-Maraş olduğu içerisindeki İslahiye Ovasında Kurt dağlarıyla ayrılır. Güneyde Suriye sınırı yakınında kuzey – güney yönlü olan bu dağlık kuşak daha kuzeyde kuzeydoğu – güneybatı yönünde almakta ve kuzeybatıdan sınırlandırmaktadır.

Güney ucunda, Türkiye-Suriye sınırının üzerinden geçtiği Darmik Dağı’ndan başlayarak kuzeye doğru Hazil, Karruca, Kartal, Büyük Arapdede ve Sof Dağları’yla devam eden kuşağın yükseltisi 1.250 m civarındadır. Kütlenin en yüksek noktasını teşkil eden Sof Dağı ise 1.496 m yükseltidedir. Kuzey kısımları daha sarp olan bu dağlık sahanın Suriye sınırına doğru olan güney ucu plato görünümü kazanmış olup nisbi yükseltileri Gaziantep Platosu tarafında 500 m kadar olduğu halde, Hatay-Maraş oluğu tarafında 750 m’nin üzerindedir.

Güneydoğu Torosların ön sıralarını oluşturan bu dağlık kuşağın yapısını tortullarla karışık halde bulunan serpantinler ve yer yer bazaltlar meydana getirir. Örneğin Darmik, Büyükikiz ve Karlıca Dağları bazaltik konilerdir. Daha kuzeydeki Arapdede Dağı ise lütesiyen kalkerlerinden müteşekkildir. Çevresine göre sert kütlelerden oluşan bu sahalar Gaziantep Platosunun yüksek kısımlarını oluşturmuşlardır.

Arabistan bloku ile Hatay-Maraş grabeni arasında doğudan ve batıdan faylarla sınırlanan bu dağlık alanın oluşumunda tektonik yükselmelerin rolü vardır. Kütlenin Hatay-Maraş grabenine bakan batı yamaçlarında yer yer asılı vadilerin olduğu Afrin Vadisi, orta çığırında Belenözü Köyü yakınında daha dirençsiz olan yapıyı aşındırdığı ve alttaki sert Kretase kalkerlerine dalarak gömük menderesler oluşturduğu gözlenmektedir. Böylece bu dağları, Amanos Dağları kadar belirgin olmamakla birlikte bir horst olarak değerlendirebilmek mümkündür.

 

2- Platoluk Alanlar:

Kilis Ovası ve diğer küçük ölçülü düzlükler dışında kalan çok geniş kısım platolardan oluşur. Bu platolar litolojileri ve tarımsal değerleri bakımından farklı iki tipe ayrılırlar:

 

a- Bazalt platoları:
Bu platolar Afrin vadisi doğusunda Kilis ovası ve Yavuzlu köyü çevresindeki düzlükler ile Balık ve Sinnep suları arasındaki dar alanlı düzlükler dışında sahanın tamamını işgal etmektedirler.

 

Batıda Afrin çayı, güneyde Kilis ovası, doğuda Balık ve Sinnep sularıyla kuzeyde Afrin çayının küçük bir kolu arasında uzanan doğu kesimdeki geniş bazalt platosu, kabaca kuzey-güney yönünde olan bir dikdörtgene benzer. Platonun Afrin çayı tarafından derince yarılan batı yamacı oldukça dik olduğu halde, doğusu güneydoğuya doğru hafifçe eğimler ile tedricen alçalır.

Platonun kuzeyindeki geniş bir saha hafif engebeli ve kış mevsiminde sığ gölcüklerin oluştuğu yeknesak bir topografya arz etmektedir. Buna karşılık platonun güney kısmı Sinnep suyunun doğu-batı yönlü kolları ve Kilis ovası üzerindeki kuzeybatı-güneydoğu yönlü Akpınar çayı tarafından derince yarılmıştır.

Bugün Kilis ovasının bulunduğu kısmın doğu-batı yönlü bir fayla çökmesi sonucu plato yükselmiş olup, olması gereken eğim hafif te olsa her iki taraftan orta bölüme doğru yönelmiştir.

 

b- Diğer Platolar:
Bunlar parçalar halinde sahanın çeşitli kısımlarında bulunurlar. Afrin ve Sabun suları arasında en geniş yayılış alanına sahip olan bu platolar hafif engebeli düzlüklerden oluşmuş ve üzerlerindeki bazalt örtünün aşınmasıyla ortaya çıkmış eski aşınım yüzeyleridir. Tektonik yükselmelerin de etkisi ile üzerlerindeki bozalt örtünün aşınması ile ortaya çıkmış eski aşınım yüzeyleridir. Tektonik yükselmelerin de etkisi ile üzerlerindeki vadilerin derinleşmesine bağlı olarak bazı kısımlarında parçalı bir görünüm kazanmışlardır

 

3-Düzlük Alanlar:

Kilis ovası tektonik kökenli bir ovadır. Daha önce de belirtildiği gibi güney kısmının düşey atılımlı bir fayla çökmesi sonucu platodan aşındırılan malzemelerin bu kısımda birikmesiyle oluşmuştur.

Yaklaşık 100-110km2‘lik bir alana sahip olan ovanın denizden tahmini yüksekliği 600-650m civarındadır. Kilis ovası, doğusundaki Elbeyli ovasından geniş bir bazalt eşiğiyle ayrılmıştır. Akpınar deresi ova üzerinde güney – güneydoğu yönüne akarak aynı yönde uzanan bir birikinti yelpazesi oluşturmuştur. Kuzeyden 950 -1000 m yükseklikteki bazalt platosu, doğudan Sinnep suyu ve güneyden Suriye sınırı tarafından kuşatılan ovanın doğu-batı yönünde uzunluğu 12-15km, kuzey-güney yönündeyse 6 – 8 km’dir. Yükseltisi güneydoğuda Sinnep suyunun sınırı aştığı kesimde 500m civarında iken kuzey ve kuzeybatıda 850 m kadardır. Kilis ovası ile kuzeydeki plato alanı arasında daha eğimli olan etek düzlükleri uzanır.

Kilis Ovası dışında sahadaki önemli sayılabilecek düzlüklerden birisi Elbeyli ovasının doğu kısmını oluşturan ve yaklaşık 70 km’lik bir saha kaplayan Yavuzlu köyü çevresindeki düzlüklerdir. Diğeri Balık ve Sinnep suları orta çığırları arasında kabaca 60 km’lik bir alana sahip olan Karamelik, Çörten, Kürtüncük, Yılanca ve Polatbey köyleri arasında yer alan düzlüklerdir.

 

İKLİM ÖZELLİKLERİ:

Kilis ilinin iklimi genel karakterleri itibariyle Akdeniz iklimi içerisinde kalır. Akdeniz iklim bölgesi, Akdeniz havzasının genel atmosfer dolaşımı içerisindeki yeri gereği yazın çoğunlukla tropikal; kışın ise kutupsal hava kütleleri gibi birbirinden farklı özellikler gösteren hava kütlelerinin tesirinde kalır. Yazın oldukça etkili olan ve tarihi devirlerden beri Eteziyen olarak tanınan hava hareketi; yörede etkili olmadan önce, Akdeniz üzerinden geçerken az da olsa nem kazanıp, Amanos dağlarını geçerken soğuduğundan bu devrede sıcak ve nisbi nemi düşük olan ilde, serin – nemli etkisiyle bilinir ve garbi olarak adlandırılır.

Akdeniz iklimi (tropikal) ile karasal iklimin kesiştiği yerde bulunan Kilis ve yöresinde, söz konusu iklim kuşaklarının özellikleri egemendir. Bu yapı; biri sıcak-kuru diğeri serin nemli olmak üzere farklı klimatolojik özellik içerir.  Kilis yöresi, ikliminin asıl karakterlerini belirleyen dinamik koşullar üzerinde az çok değişikliğe yol açan coğrafi faktörler yönünden ise şöyle bir durum dikkati çeker. Kilis ili konumu gereği Akdeniz kıyı bölgesi ile Güneydoğu Anadolu bölgesi arasında yer alır. Kışın Akdeniz’den doğuya doğru hareket eden hava kütleleri, Amanos dağları engelini aşarak Hatay-Maraş grabeni üzerinde alçalırlar. Daha az etkili olmakla birlikte Kurt dağları üzerinde yerden yükselir ve gittikçe alçalarak Kilis ovasına ulaşırlar. Bu hareketler esnasında hava kütleleri geçtikleri yerlerin yükseltileri ve denizden uzaklıkları ile orantılı olarak nemlerini ve nispeten özelliklerini kaybederler.

Kilis’te en sıcak ve en soğuk ay ortalaması arasındaki fark; Akdeniz kıyısındaki istasyonlarda 20 derecenin altında iken, Akdeniz’e yaklaşık kuş uçuşu 60 – 80 km uzaklıkta olan Kilis’te 32’6 derecedir. Kilis ilinin etkilendiği denizle arasında az bir meşale bulunmasına karşılık, nispeten yüksek dağ kütlelerinin ayırıcı etkisi nedeniyle deniz etkisinin, denize uzaklığıyla orantılı olarak hissedilmediği görülür

 

BİTKİ ÖRTÜSÜ:

Güneydoğu Anadolu step örtüsü ile Akdeniz’in tipik bitki örtüsü maki arasında geçit alanı durumunda kalan Kilis coğrafyasının tarıma elverişli olmayan alanın % 16’sını çayır ve meralar, %12’sini fundalıklar, %6’sınıda ormanlık alanlar oluşturur.

Yaklaşık 7.600 ha’lık bir alana yayılan orman ve korular Kurt Dağı, Haremli Tepesi, Afrin Çayı, Sabun Suyu, Deliçay yörelerinde yoğunlaşmıştır. Bu alan kızılçam (yöredeki en yaygın ağaç türü), meşe (kermez meşesi, pırnal meşesi, mazı meşesi, palamut meşesi), ardıç, tesbih ağacı, sakız ağacı, menengiç, akçakesme, sumak, badem, alıç, ahlat gibi ağaç türleri ile kaplıdır. Orman altı bitki örtüsü ise karaçalı, püren ve karışık maki formasyonlarından oluşur.

Sahanın güneybatısında Darmik dağından başlayarak kuzeydoğuya doğru Afrin vadisi orta çığırına kadar uzanan tepelerde kermez meşelerden oluşan bir çalı formasyonu gelişmiştir.

Orman örtüsünden yoksun olan Afrin vadisi doğusunda ise yer yer korunmuş sahalardaki köy koruluklarında kermez meşeleri yer alır. Bu alanlar dışındaki yerlerde ise otsu türlere ve aralarında tek tek badem, alıç ve ahlat gibi ağaçsı türlere de rastlanır.

Kilis ovası ve Sinnep suyu ile Balık suyu arasındaki düzlüklerin tarım arazisi dışında kalan kısımları ise step formasyonu ile kaplıdır. Ancak Kilis ovasının Demirışık köyü çevresindeki vadi yamaçlarında ve Afrin vadisinde 500 m’deki yükseltilere kadar kızılçamlara ve bazı maki türlerine rastlanmaktadır.

İl coğrafyasında, Belenözü (Ravanda) Köyü  (iki çınar, bir çam) ile  merkez Hacı İlyas Mahallesi Akcurun Caddesi’nde  (bir  çınar) olmak üzere, toplam  “dört” adet  ağaç “doğal anıt” olarak tescil edilmiştir.

Yörenin ormanlık ve dağlık alanları av ve yaban yaşamı yönünden oldukça zengin olup, bu alanlarda; yaban domuzu, kurt, çakal, tilki, tavşan, karga, kuyruksüren, keklik (kınalı keklik, kum kekliği), bıldırcın, üveyik, ördek, kaz, su çulluğu, kaya güvercin, bağırtlak, kıl kıvrık gibi türler yaşamaktadır.

 

AKARSULAR:

Kilis ilinin batı bölümü, sularını Afrin çayı ve kolları aracılığıyla Amik ovası akarsu havzasına ve oradan da Asi nehri vasıtasıyla Akdeniz’e gönderirler. Doğu bölümü ise, yöre ölçüsünde önemli sayılabilecek iki küçük akarsu ile Halep güneyindeki Müftügölü kapalı havzasına boşaltır.

Havza genişliği ve geçirdiği su miktarı bakımından sahanın en önemli akarsuyu olan Afrin çayı, Gaziantep platosu batısındaki Külecik dağından doğarak güneye doğru akar. Daha sonra batıdan Kartal dağından doğan Bakırcan deresi, doğudan da Sof dağından kaynağını alan Karadere karışır ve Karaafrin adını alır. Buraya kadar yatağını derin yaran Afrin Çayı, Haremli Dağından Goncadağ tepeye kadar genişçe bir yatakta Haremli dağından sonra doğudan Gaziantep şehrinin batısındaki platonun sularını toplayan Bozafrin deresini alarak Afrin çayı adını alır. Afrin çayı güneye doğru Dümbüllü Dağı’ndan itibaren batıdan Deliçayı doğudan da Kınacık Deresini alarak sınırlarımızı terk eder. Böylece sınırlarımız içinde yaklaşık 70 km uzunluğa erişmiş olur ve sınırı terk ettikten 5 – 6 km sonra en önemli kolu olan Sabun suyunu alır.

Afrin çayından sonra 276 km’lik kabul havzasıyla sahanın ikinci akarsuyu olan Sabun suyu da Gaziantep platosunun batısındaki Çataltepe’den kaynaklanır ve kuzey – güney yönünde akar. Yukarı çığırında dar ve derin, orta çığırında ise genişçe bir yatakta akar. Daha güneyde Arap platformu ile orojenik fliş zonu arasındaki sınırı oluşturur ve Darmik dağından itibaren güneybatı – kuzeydoğu yönünde uzanır. Daha sonra afrin çayın kadar ulaşan sırtlar, dereler kuşağını derince yararak bir boğaz oluşturur. Bu boğazdan sonra az derin yatağına akarak Suriye sınırına ulaşan ve yaklaşık 50 km’lik uzunluğu tamamlayan Sabun suyu sınırın hemen ötesinde Afrin çayına karışır.

Afrin çayı doğusundaki bazalt platosu ve Kilis ovası ise sularını Balık ve Sinnep suları ile Halep güneyindeki Müftügölü kapalı havzasına gönderir. Balık suyu platonun kuzeyinde doğar ve kaynaklarla beslenerek güneydoğuya doğru akar. Orta çığırında güneye yönelen akarsu, yaklaşık 45-50 km uzunluğa ve 241.2 km2‘lik bir kabul havzasına sahiptir.

Sinnep suyu ise bazalt platosunun Kilis ovası kuzeyindeki güney bölümden doğar. Platoyu batı-doğu yönünde parçalayan ve kaynaklarla beslenen üç kolun birleşmesiyle güneye yönelir ve Kilis ovasının doğu sınırını oluşturarak sınırlarımızı terk eder. Sinnep suyunun uzunluğu yaklaşık 30 km. kadar olan akarsu 127.7km2’lik bir havzaya sahiptir.

Yöredeki akarsular rejim bakımından Akdeniz ikliminin karakterini yansıtırlar. Yağışların fazla, buharlaşmanın az olduğu kış ve ilkbahar aylarında akım değerleri yüksek; buna karşılık buharlaşmanın fazla yağışların az olduğu yaz ve sonbahar mevsimlerinde ise düşüktür. Son yıllarda akarsu ve kaynakların sulamada kullanılması, yaz aylarında akarsuların tamamen kurumasına yol açmıştır.